19 Şubat 2020 Çarşamba

Arı sütünün yeni bir faydası ortaya çıktı!

Kraliçe arının 5-7 yıl yaşamasının ve günde 2 bin 500 yumurta üretmesinin kaynağı arı sütü, kanser hastaları ve bebek bekleyen çiftlerin umudu oldu.

Özel gıdalar arasında gösterilen ve faydaları saymakla bitmeyen bal ve diğer arı ürünlerine ilgi, son yıllarda büyük artış gösterdi. Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği verilerine göre son 5 yılda kişi başına düşen bal tüketim oranı yüzde 5 arttı. Doğal besin, antibiyotik etkilerinin yanı sıra tıpta tamamlayıcı tedavilerde de kullanılan arı ürünleri, kanserli hastalardan bebek bekleyen çiftlere umut oluyor.


Doğurganlığı arttırıyor!

Apiterapi Araştırma Geliştirme ve Uygulama Derneği Başkanı İbrahim Yavuz, arı sütünün arılarda olduğu gibi insanlarda da doğurganlığa etki ettiğini söyledi.

Kansere yardımcı oluyor!

Arılardan bal, propolis, arı sütü, arı zehri, polen ürünlerini elde ettiklerini ifade eden Yavuz, ön koruyucu niteliği taşıyan propolisi arıların kendilerini korumak için ürettiğini, propolisin insan sağlığına da oldukça faydalı olduğunun keşfedildiğini aktardı. Propolisin anti bakteriyel etkisinden dolayı çocuklarda ve yetişkinlerde doğal antibiyotik olarak kullanıldığını da kaydeden İbrahim Yavuz, "Geleneksel ve tamamlayıcı tıpta kanser tedavisinde yardımcı olarak kullanılıyor" dedi.

Genç işçi arıların yutak altı bezinden salgıladığı besin değeri yüksek arı sütünün besleyici bir gıda olduğuna dikkati çeken Yavuz, ana arının ömrü boyunca genç ve doğurgan kalabilmesi için arı sütünü kullandığını anlattı. 45 günlük arı ömrünü 5- 7 yıla çıkaran bu sütün çok sayıda faydası olduğunu da kaydeden İbrahim Yavuz, "Ana arının fizyolojik olarak büyük olmasını ve 5- 7 yıl yaşamasını sağlayan arı sütüdür. Normalde arılar 45 gün yaşar.


Aslında bu süt, bir gençlik ve hayat iksiri. Genç işçi arılar bu sütle ana arıyı besleme amacı güder. İnsan sağlığı için de yüksek besin kaynağı özelliği nedeniyle doğal bir yaşam iksiri haline geldi. 30 yıldır kullanılıyor. Çok az üretiliyor Türkiye'de" diye konuştu.


Hem kansere hem bebek düşünenlere

Kanser hücrelerini cansızlaştırdığı için arı sütünün kanser hastalarında da tamamlayıcı tedavi ürünü olarak kullanıldığını anlatan İbrahim Yavuz, "Hücre yenileyici özelliği var. Tüp bebek tedavisinde de yumurta ve sperm kalitesini artırmak amacı ile kullanılmaktadır. Ana arı günde 2 bin 500 yumurta atabiliyor petek gözlerine. Bu arı sütü sayesinde oluyor. Doğadakini, doğal yöntemlerle insanlara aktarıyoruz. Arı sütü dünyadaki en kıymetli 3 üründen biri" diye konuştu.

e516d01c878745f799061e7a5d0ccbc3

Miyom tedavisinde kapalı ameliyatın avantajları nelerdir?

Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Yavuz Şimşek, miyom ameliyatında kapalı teknik kullanımının avantajlarını sizler için anlattı.

Hangi durumlarda ameliyat gereklidir?

Her 4 erişkin kadının birinde, rahim dokusunun kas tabakasında miyom adı verilen kitleler bulunmaktadır. Bunlar kötü huylu yapılar değildir. Çoğu sessiz seyreder ve tesadüfen kadın doğum muayenesi sırasında saptanır. Sessizce duran ve özellikli olmayan miyomlar takip edilir; ameliyata ihtiyaç yoktur. Ancak miyomların bir kısmı ameliyat gerektirmektedir. Takipte büyüyen, rahim iç zarına yakın yerleşerek çocuk sahibi olmayı güçleştiren, aşırı adet kanamasına ya da ara kanamalara yol açan; çocuk sahibi olmaya engel olan, rahim dokusunun büyük kısmını kaplayacak şekilde sayıca çok ya da boyut olarak büyük olan, şiddetli ağrı yaratan, rahim ağzından vajen içine doğru sarkan, kendi etrafında burulması (torsiyon) nedeniyle acile başvurmak zorunda bırakan miyomlarda ameliyat kaçınılmazdır.

Kapalı ameliyat ve açık ameliyat farkları nelerdir?

Günümüzde hemen her miyom ameliyatı, laparoskopi ile ya da histeroskopi ile yani kapalı yöntemle gerçekleştirilmektedir. Laparoskopik ya da histeroskopik miyom ameliyatı; açık miyom ameliyatlarına göre son derece ''hasta dostu'' yöntemlerdir. Laparoskopik yöntemde, açık ameliyattaki gibi, karında sezaryen kesisine benzeyen bir kesi yoktur. Onun yerine göbekten bir delik, kasık üstünden bir delik ve yanlardan bir ya da iki delik açarak, küçük deliklerden miyomlar ameliyatla çıkartılmaktadır. Ameliyat süresi ise açık ameliyatla hemen hemen aynıdır. Ameliyat sırasında kan kaybı ve ağrı daha az olmaktadır. Böylece ağrı kesici ihtiyacı azalmaktadır. Ameliyattan birkaç saat sonra hasta; eğilme, doğrulma, ayağa kalkma, yemek yeme, yürüme gibi günlük işleri kendi başına yapabilmektedir. Ayrıca; ameliyattan sonra hasta aynı gün ya da ertesi gün hastaneden çıkabilir.

Kapalı miyom ameliyatının avantajları

Ameliyattan sonra küçük deliklerde iltihaplanma ihtimali, açık ameliyata göre çok daha nadir görülmektedir. Keza, küçük deliklerden ileride fıtık gelişme ihtimali, açık ameliyat hattından fıtıklaşmaya göre çok daha azdır. Tüm bu avantajları ile ameliyattan bir gün önce miyoma bağlı ağrıdan günde 4-5 ağrı kesici ile ancak ayakta durabilen ya da aşırı kanaması olan bir kişi; laparoskopik ameliyatla hem şikâyetlerinden kurtulmakta hem de ameliyata bağlı istenmeyen etkiler azaltılmaktadır. Eğer miyom rahimin iç tabakasına doğru büyümüşse, bunlar Tip 0 –Tip 1 miyom olarak adlandırılmaktadır. Bu gibi durumlarda yine kapalı ameliyat tercih edilmektedir. Ancak bu sefer karından değil de rahimin içinden kamera ile çalışılarak miyom temizlenir. Bu yönteme histeroskopi adı verilir. Burada da ortalama 30 dk içinde rahim içinden çalışılarak miyom temizlenir ve karında bir kesi olmaz. Yani, avantajları laparoskopiyle aynıdır. Kısa sürede ayağa kalkabilir ve aynı gün evinize gidebilirsiniz.

Tecrübe ve yeterlilik önemli bir faktör

Bu arada şunu da vurgulamak gerekir. Laparoskopi ya da histeroskopi ameliyatları; özel bir eğitim, tecrübe ve hastane donanımı gerektiriyor. Her kadın doğum uzmanı bu eğitimi alma fırsatı bulamayabilir. Ya da çalıştığı hastanede laparoskopik-histeroskopik ameliyat yapacak aletler yeterli olmayabilir. Doktorunuz, sizin ve kendi güvenliği açısından açık ameliyat tercih edebilmektedir. Bu duruma da saygı ve uyum göstermek gerekir. Ya da kapalı ameliyat konusunda deneyimli başka bir doktora başvurabilirsiniz.

Açık ameliyat seçeneği de mevcut

Çok nadiren laparoskopik başladığımız bir ameliyatta açık ameliyata dönmek durumunda kalınmaktadır. Bu, sizin açınızdan bir olumsuzluk olmadığı gibi, hekimi suçlamak için bir gerekçe değildir. Kanamanın çok olması, çevre organlarla aşırı derecede yapışıklık, miyomun sarkom dediğimiz kötü huylu görünüm vermesi gibi nadir durumlarda, bizzat hastanın güvenliği için açık ameliyata dönmek gerekebilir. Bu ihtimali de laparoskopik ameliyata girmeden önce hastayla paylaşmak gerekmektedir. Çünkü histeroskopik miyom ameliyatlarında aşağıdan çalışırken, rahim delinmesi gibi bir komplikasyon gelişirse; açık ameliyata dönmek gerekir. Ancak bu ihtimal son derece nadir görülmektedir.

Dr. Yavuz Şimşek

f9701ed782f74b0ab8412fdfe1fb8b0b

7 Şubat 2020 Cuma

Saklı cennet: Huacachina

Gizli kalıp güzelliğini korumayı başarmış bir yer: Huacachina...

Peru'nun güneybatısında bir köy olan Huacachina 115 kişilik nüfusa sahip. Çölde küçük bir göl etrafına kurulan bu köy dünyadaki saklı cennetlerden yalnızca biri.


Yavaş yavaş keşfedilmeye başlanan Huacachina'yı ziyaret edenlerin sayısı günden güne artıyor. 


İnka Uygarlığı'na ev sahipliği yapmış olan Huacachina'daki göl bu uygarlık tarafından kutsal sayılırmış.


Huacachina "Huaca" ve "china" olmak üzere iki kelimenin birleşimi. Anlamları ise:

Huaca: Kutsal yer

China: Kadın


Ancak ne yazık ki Huacachina'dan üzücü bir haber var! Dünya genelinde artan sıcaklıklardan Huacachina da etkilendi ve göl kuruma tehlikesi ile karşı karşıya...


İşte doğal güzellik Huacachina'dan kareler...




1d7bc4fdc01c4942a20aa4de00b97537

Siyah sarımsağın faydaları nelerdir?

"Sarımsağın siyahı mı olurmuş?" demeyin. Siyah sarımsağın inanamayacağınız faydalarını derledik.



"Sarımsağın siyahı mı olurmuş?" demeyin. Siyah sarımsağın inanamayacağınız faydalarını derledik.
Kullandığımız sarımsağın bir ay boyunca belirli nem ve sıcaklıkta kurutulmasıyla elde edilen siyah sarımsak anlaşıldığı üzere bildiğimiz sarımsaktan farklı değildir. Yalnızca siyah sarımsağın kurutulmasının sarımsağın bazı faydaları kuvvetlendirdiği biliniyor. Avustralya, Avrupa, Japonya ve Amerika ülkelerinin mutfaklarında yoğunlukla kullanılan siyah sarımsağın faydaları:
 

 
Fermantasyon sonucu kanserle savaşan özellikleri yoğunlaştırılmış olan siyah sarımsak kansere karşı daha etkilidir.
Kolesterolü düşüren bir madde içerir ve bu maddenin seviyesi normal sarımsağa göre çok daha yüksektir.
Siyah sarımsak, normal sarımsağa göre 2 kat daha fazla antioksidan içerir.
Siyah sarımsak, normal sarımsağın içerdiğinden daha fazla antiseptik, antifungal, antiviral, antioksidan ve antibakteriyel bileşenler içerir. Bu sayede bakteri ve virüs kaynaklı enfeksiyonlara karşı daha etkilidir.
Siyah sarımsak, kronik hastalıklar, dolaşım sistemi hastalıkları ve Alzheimer'a karşı oldukça etkilidir.
Kurutulmuş meyve tadına sahiptir. Daha şekerli ve tütsülenmiş bir tadı vardır.
Siyah sarımsak, beyaz sarımsağın aksine ağız kokusuna da neden olmaz.






55962854a17444849fe574015bdce691

5 Şubat 2020 Çarşamba

Küçük yatak odası nasıl döşenir?

Hepimizin hayalinde masallardaki gibi devasa yatak odalarına sahip olmak olabilir. Ama kendi odanız o kadar da büyük değilse ve çok fazla eşyanız varsa size sunduğumuz önerilerle küçük odalarınıza dünyaları sığdırabileceksiniz!

İnce bir gardırop bulun

İnce ve düzgün tasarlanmış kullanışlı bir dolap, yerden tasarruf etmenize yardımcı olacaktır. Fotoğrafta gördüğünüz gardırop çok uzun ve hacimli olmamasına rağmen rafları ve çekmeceleri sayesinde kıyafetleriniz için yeteri kadar alan sağlayacak gibi gözüküyor. Eğer kıyafetlerinizin tamamının buraya sığmayacağını düşünüyorsanız mevsimlik kıyafetlerinizi küçük gardırobunuzda tutup diğerlerini başka yerlerde saklayabilirsiniz. Mevsim değiştikçe kıyafetlerinizin yerlerini de değiştirmeyi unutmayın!


Hantal komodinler yerine duvara monte edilenlerini tercih edin

Büyük ve yer kaplayan komodinleri hurdaya çıkarma zamanı! Eski komodininiz yerine duvara monte edilen komodinlerden alabilir; üstüne saat, bir bardak su veya okuduğunuz kitap gibi başucunuzda bulunmasını istediğiniz eşyaları koyabilirsiniz.


Modern çekyatlardan kullanın

Yerden tasarruf etmek istiyorsanız çekyat almakta fayda var. İstediğinizde açılıp yatak olan bu çekyatlar altlarındaki sandık sayesinde ıvır zıvırlarınızı toplamınıza yardım etmekle kalmayacak size bir de kanepe olarak hizmet verecektir.


Hem dekoratif hem de kullanışlı askılara yer verin

İstediğiniz boyut ve desende seçtiğiniz askılarınızı bornozunuzu, ceketinizi ve hatta kolyelerinizi asmak için de kullanabilirsiniz.


Bazalı yatakları tercih edin

Eğer yeni bir yatak almayı düşünüyorsanız sandıklı olanlardan alın. Çok sık kullanmadığınız eşyaları saklamak için ideal bir yer daha bulduk!


Kirli sepeti yerine kirli filesi kullanın

Kirli kıyafetlerinizi duvardaki bir fileye asmak başta göze pek hoş gelmese de yerde büyük alan kaplayan kirli sepetleri yerine dekoratif, rengarenk fileleri duvarınıza asabilir; kıyafetlerinizi yıkayana kadar orada muhafaza edebilirsiniz.


Raflı yatak başlıklarından alın

Küçük yatak odalarına sahipseniz bu raflı yatak başlıklarından alın. Hem yerden tasarruf edeceksiniz hem de kitaplarınız için yeni bir alan yaratacaksınız. Dekoratif olmasından bahsetmiyoruz bile!


Ayaklı lambalara veda edin

Başucumda abajurum ya da ayaklı lambam olmadan uyumam diyorsanız size daha cazip bir önerimiz var. Duvara asabileceğiniz lambalar hem yerden tasarruf etmenizi sağlayacak hem de odanıza şık bir hava verecek.


354ed7ebf0fb4b42ba446dd586d0b755

Bebeğiniz sizi neden seviyor, biliyor musunuz?

Yeni bir bebek anne-babası için daha önce bilmedikleri cinsten bir sevgiyi ve bir yandan da sorumluluğu beraberinde getirir. İlginç olan bebeklerin de doğdukları andan itibaren ebeveynlerine yönelik ciddi bir ilgi ve sevgi besledikleri gerçeğidir...



Yeni bir bebek anne-babası için daha önce bilmedikleri cinsten bir sevgiyi ve bir yandan da sorumluluğu beraberinde getirir. İlginç olan bebeklerin de doğdukları andan itibaren ebeveynlerine yönelik ciddi bir ilgi ve sevgi besledikleri gerçeğidir...
Evet, onu çok seviyorsunuz; ancak yaptığınız tek şey, her daim bir ihtiyacı olan yeni insanı memnun etmeye çalışmak gibi. Yeter ki ağlamasın; sütünüzü, bedeninizi, kollarınızı, tüm dünyanızı alabilir. Peki karşılığı? Derinlerde bebeğimizin de bizi sevdiğini çok iyi biliyoruz. Henüz gülümsemiyor ya da sevgisini dile getiremiyor olabilir ama dünyanın tüm süt kaynakları önüne serilse, yine de size yönelir ve bunu yapmasının sebepleri var:
 
Sesiniz ve kokunuz onun için harika
Bebekler annelerini hemen tanıyabilirler. Bebek yeni doğduğunda görüşü pek de iyi değildir ama annesi sakin bir ses tonu ile konuşmaya başladığı anda ona doğru döner ve gözlerini açar. Çünkü tüm hamilelik boyunca rahimden annesinin sesini dinliyor. Yeni doğan bir bebek, aşina olmadığı ses ve koku yüzünden başını yabancı insanlara doğru dönmez.
 
Onu besliyorsunuz
İster meme ister biberon; bebeğinize verdiğiniz süt, beslenmeden çok daha fazlasını sağlıyor. Bebeğiniz açlıkla ağlamaya başladığında, sorunun ne olduğunu bilmiyor aslında. Siz de sihirli bir şekilde her şeyi düzeltiyorsunuz. Her beslenme zamanı ona, onunla ilgileneceğinizi söylüyorsunuz. Ve dersini öğrendikçe, işler ikiniz açısından da kolaylaşıyor. Eğer ebeveynler bebeklerinin ihtiyaçlarının karşılanacağını anlayabilecekleri şekilde tepki verirlerse, bebekler de yaklaşık 3. aydan itibaren daha az ağlamaya başlıyorlar.
 
Yüzünüze bayılıyor
Yeni doğanlar, yemekten başka pek bir şey yapmazlar. Yemek saatlerinde gözleri biraz eğlence arar ve ana eğlence anne ya da babadır. Bir bebeğin odaklanacağı objelerden ilki, yüzler. Bebeklerin görüş alanları, yaklaşık 25-30 cm arasında; yani memeden ya da biberondan yukarıyı izleyebilmesini sağlayacak ideal mesafe. Nasıl siz bebeğinizi emzirirken gülümsemesiyle kendinizden geçiyorsanız, bebeğiniz de karşısında duran yüzü gördükçe aynı şeyleri hissediyor.
 
Ağladığında onu rahatlatan sizsiniz
Bebekler, şımarmaz. Eski jenerasyon ne söylerse söylesin, her ağladığında bebeğinize koşmanızda hiçbir sakınca yok. Onu ne denli rahatlatırsanız, o kadar iyi. Şımarabilmek için düşünebilmeyi sağlayacak bilişsel hafızaya ve düşünsel becerilere sahip olmak gerek… Bebekler henüz o noktaya ulaşamamış oluyorlar ve talepleri sadece yaşamsal ihtiyaçlardan ibaret.
 
Tüm doğru hareketlere sahipsiniz
Bebeğiniz, son dokuz ay boyunca sizinle hareket etti; bunu bir salıncak, kanguru ya da yalnızca kollarınızla bile sürdürmeniz, onun için mutluluk verici. Hatta en basit rahatlatma hareketleri bile inanılmaz bir şekilde tanıdıktır; sırtı sıvazlanan bebekler, hamilelikte annelerinin karınlarını okşayışlarını hatırlarlar. Yürüyüşünüz ve ahreketlerinizin ritmini de tıpkı ses tonunuz gibi yadsınamaz bir şekilde aşinadır.
 

 
Fırtınada limanısınız
Bir bebek için, markete gitmek bile sayısız uyaran demektir; uyumakta sıkıntı çekmek dahi bunaltıcı olabilir. Böyle bir şey olduğunda, bebeğiniz size yönelir. Sakinseniz eğer, enerjiniz bebeğinize her şeyin iyi olduğunu, onunla ilgileneceğinizi söyler. Ebeveynliğin en kritik noktalarından biri, bebeğin verdiği işaretleri okuyabilmektir. Bebeğinizin bir şeyden bıktığını hissettiğinizde ve buna göre hareket ettiğinizde, ikinizin bir takım olduğu ve onu mutlu ve rahat hissettirmek için uğraşacağınız fikrini aşılamış olursunuz.
 
Sınırları öğretensiniz
Sınırları olan bir bebek, dünyada güvende olan bir bebektir. Sınırlar, bebeği yanan parmaklar ya da kınanmak gibi sonuçlardan korur. 4 aylık bebeklere bile birtakım sınırlamalar öğretilebilir. Örneğin bebek arabasına her oturttuğunuzda bebeğiniz saçlarını çekmeye başlıyorsa, geç kalma pahasına, onu arabadan indirin ve saç çekmenin yanlış olduğunu anlatın. Bunu öğrenene dek tekrarlayın. Biraz vakit alacaktır; ancak öğrenebildiğini göreceksiniz. Bu tür rehberliklerle, nihayetinde başının çaresine bakabilmesini sağlayacak kuralları öğretmiş olacaksınız.
 
Onunla konuşuyorsunuz
Bebeğiniz tepki verebilecek yaşa geldiğinde, ona çoktan binlerce kelime söylediniz. Altını değiştirirken, yemeğini yedirirken ya da birlikte markete gittiğinizde, ona her şeyi tek tek anlattınız.
 
Dünyanın dilini, sizin aracılığınızla öğreniyor
Bebeklerin algılayabilme becerileri, kendilerini ifade edebilme becerilerinden çok daha güçlüdür.Birinci doğum gününe yaklaşan bebeğiniz konuşmaya çalıştığında, onu sizden iyi hiç kimse anlayamaz. Bu zamanlarda bebeğinizin talimatlara uyabildiğini de fark edebilirsiniz, üzerini çıkartırken kollarını kaldırması gibi. Bu algılama halini fark ettiğinizde, ona işaret diline dair bir şeyler öğretebilirsiniz – eller, ses tellerinden çok daha beceriklidir
 
Onu güvende tutuyorsunuz
Emekleyen bebeğin güvende olabileceği bir ev ve hatta bir oda yapmak, hiç de kolay değildir. Yere inmeniz ve yerdeki çekici şeyleri onun seviyesinden görmeye çalışmanız gerekir. Eğer görebildiği şey bitkilerse, onlara doğru emekleyecek ve toprakla oynayacaktır. Bitkileri birkaç aylığına başka bir yere kaldırmak, banyo kapısına kilit koymak ve kırılabilecek eşyaların yerini değiştirmek, bebeğiniz için almanız gereken öncelikli tedbirlerdendir.
 
Onu seviyorsunuz – ve o da bunu biliyor
Karnını gıdıklamak, bekleyen ağza bir uçak dolusu kaşık uçurmak ya da yatakta sarılmak; her gün, bebeğinize, ona gönlünüzü kaptırdığınızı iletecek şeyler yapıyorsunuz. Onu çok seviyorsunuz ve o da bunu benliğinin her zerresi ile biliyor. Ve elbette o da sizi çok seviyor!
 



55bf1b9d141944b7873dccde924df71c

3 Şubat 2020 Pazartesi

Her yaşta görülebilen bir hastalık: Epilepsi

Türkiye Epilepsi ile Savaş Derneği, 26 Mart Dünya Epilepsi Günü kapsamında İstanbul'da bir basın toplantısı düzenleyerek hastalık hakkında önemli bilgiler paylaştı.



Türkiye Epilepsi ile Savaş Derneği, 26 Mart Dünya Epilepsi Günü kapsamında İstanbul'da bir basın toplantısı düzenleyerek hastalık hakkında önemli bilgiler paylaştı.
Türkiye Epilepsi ile Savaş Derneği, 26 Mart Dünya Epilepsi Günü kapsamında düzenlediği basın toplantısında bugüne kadar epilepsi hastaları üzerinde yapılan en derinlikli hasta araştırması olan "Epilepsi Hasta ve Hasta Yakını İçgörüsü Araştırması"nın çıktılarını açıkladı. Kamuoyunu bilinçlendirmek amacıyla bilgilerin paylaşıldığı toplantıya T. Epilepsi ile Savaş Derneği Başkanı Prof. Dr. S. Naz Yeni, Türk Epilepsi ile Savaş Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Nerses Bebek, Türkiye Çocuk Nörolojisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Kürşad Aydın, Abdi İbrahim Genel Müdürü Dr. Oğuz Mülazımoğlu, Avukat Çağrı Şükrü Uluslu ve Panacea Araştırma Firması Kurucu Ortağı Zeynep Tuğsuz katıldı. 
 
Abdi İbrahim'in desteğiyle gerçekleştirilen toplantıda konuşan Türk Epilepsi ile Savaş Derneği Başkanı Prof. Dr. S. Naz Yeni, epilepsinin beyinde kontrolsüz elektriksel yayılımlar sonucu oluşan kısa süreli fonksiyon bozukluğu olduğunu belirterek hastalığın tüm dünyada 50 milyon, Türkiye'de ise yaklaşık 700 bin civarında kişide görüldüğünü belirtti. Prof. Dr. Yeni, "Toplumun epilepsinin nasıl bir hastalık olduğunu, doğru bilinen yanlışlarla değil, gerçek bilgilerle öğrenmesi ve yapılan yanlış müdahalelerin önlenmesi öncelikli konumuz. Hastaların toplum içerisinde kabul görmeye başlaması ve diğer kronik hastalar, hatta sağlıklı bireyler gibi eşit duygular ve şartlarla kabul görmesi gerekiyor. Aktif hayata katılmış, eğitim almış veya çalışan epilepsili bireylerin toplum içerisinde "Ben de buradayım, ben de epilepsi hastasıyım ve epilepsiye rağmen başardım" diyerek hastalığın kabul görmesinde iyi bir örnek teşkil etmeleri ve hastaları toplumdan dışlayan kötü algının kırılmasında rol oynayacak. Hekimlerin ve diğer sağlık çalışanlarının epilepsi hastalarının hassasiyetlerini ve sosyal sıkıntılarını göz önünde bulundurarak, hem hastaları hem de yakınlarını, bilimsel gerçeklerle buluşturarak kucaklaması ve hastalık hakkında daha detaylı bilinçlendirmesi gerektiğini bugün bir kez daha vurgulamak istiyoruz" dedi.
 
Türk Epilepsi ile Savaş Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Nerses Bebek, "Epilepsi tedavi edilebilir bir hastalıktır. Kullanılan ilaçlar, tıpkı tansiyon hastalarında olduğu gibi tedavi edici değil nöbetleri baskılayıcı etkiye sahiptirler. Nöbetin tipi belirlendikten sonra, hekim tarafından verilen ilacın veya ilaçların düzenli ve planlı kullanımı büyük önem taşıyor. Nöbet sırasında yapılan yanlışlıklar fiziksel yaralanmalara epilepsinin sosyal boyutunda yapılan yanlışlıklar ise ruhsal yaralanmalara neden olur." şeklinde konuştu.
 
Çocuklarda en sık nöbet sebebi ateş
Epilepsinin yaklaşık olarak her 100 çocuktan 1'inde görülebildiğini belirten Türkiye Çocuk Nörolojisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Kürşad Aydın, çocuklarda en sık nöbet sebebinin ateş olduğunu belirtti. Aydın, bunun dışında kafa travması, ilaç ve zehirlenmelere bağlı kan şekerinin düşmesi veya kandaki sodyum ve kalsiyum gibi maddelerin düşüklüğünün, beyindeki kist, tümör, kanama, enfeksiyon ve beynin gelişim kusurlarının da nöbete sebep olabildiğini anlatan Aydın, "Nöbetlerin yaklaşık yüzde 60'ının nedeni genetik yatkınlık ile ilişkilidir. Halk arasında "sara" olarak da adlandırılan ve çoğu kez tedavisinin olmadığı sanılan epilepsi, çocuklarda büyük oranda başarı ile tedavi edilebiliyor. Ateşli havaleler daha sık olup çocukların yüzde 2-5'inde görülüyor. Hayat boyu insanların yüzde 5'i en az bir kez nöbet geçirme riskine sahip" şeklinde konuştu.
 
Uzun süre aç kalmak, stres, uykusuzluk, alkol, kahve ve kola gibi içeceklerin epilepsiye yatkınlığı olan çocuklarda nöbetleri kolaylaştırdığına dikkat çeken Aydın, bilgisayar ve televizyon gibi parlak ışık saçan cihazların, özellikle ışığa duyarlı epilepsisi olan çocuklarda nöbete sebep olabildiğine dikkat çekti.
 
Epilepsi hasta ve hasta yakını içgörüsü araştırması
Toplantıda, Panacea araştırma şirketi tarafından hasta ve hasta yakınlarının katılımıyla hazırlanan "Epilepsi Hasta ve Hasta Yakını İçgörüsü Araştırması"nın çıktıları paylaşıldı. Hastaların ilk semptomu hissettikleri andan itibaren kendilerinin ve yakınlarının neler yaşadıklarını ve hissettiklerini ortaya koyan araştırma, bugüne kadar bu alanda yapılan en kapsamlı kalitatif araştırma özelliğini taşıyor. Erişkin-çocuk hastalar ve hasta yakınları ile 3-4 saatlik derinlemesine yapılan görüşmelerin sonuçlarını ortaya koyan araştırma, epilepsinin toplumdaki yanlış ve kötü imajının, hastaların ve hasta yakınlarının normal bir yaşam sürdürmesinin önündeki en büyük engel olduğunu gözler önüne seriyor. Çalışma, epilepsi hastalığı hakkında, toplumun, hastaların hayatını tehdit edebilecek ölçüde yanlış bilgilere sahip olduğunu da ortaya koyuyor. Araştırmaya katılan hastalar, yaşadıkları en büyük engellerden birinin iş bulma sıkıntısı olduğunu dile getiriyorlar. Epilepsi hastalığı, birçok sektörde çalışmaya ve aktif hayata katılmaya engel bir hastalık olmadığı halde, toplum ve işverenler hastalığı doğru tanımadıklarından ve risk aldıkları yargısına sahip olduklarından hastalara iş vermeme yolunu seçiyor.
 
Epilepsi hastalığının sadece hastaları değil, yakınlarını da toplumsal, ekonomik ve duygusal anlamda etkilediğine dikkat çeken araştırma, hastaların bir kısmının, ailelerine yaşattıkları bu tecrübe nedeniyle daha da büyük bir duygusal yükün altına girdiği ve özgüven kaybına uğradığını gösteriyor.
 

 
"100 Soruda Epilepsi ile Yaşayan Bireylerin Hakları" kitabı hazırlandı
Epilepsi hastaları, işten çıkarılma, okulda istenmeme ve hatta sokakta şiddete uğrama gibi durumlara da maruz kalabiliyor. Bu durumlarda hastaların haklarını arayabilmelerine yardımcı olmak amacıyla Türkiye'de ilk kez hastaların iş ve sosyal yaşamlarında karşılaştıkları hukuki sorunlara rehberlik etmek üzere "100 Soruda Epilepsi ile Yaşayan Bireylerin Hakları" kitabı hazırlandı. Kitapta, epilepsi ile yaşayan bireyler, sosyal yaşam, iş yaşamı, özel yaşam ile sağlık hizmetlerinden yararlanma ile ilgili konularda sahip oldukları haklar konusunda bilgilendiriliyor. Türkiye Epilepsi ile Savaş Derneği bu kitabı, ihtiyaç duyan hastalara ve hasta yakınlarına ücretsiz ulaştıracak.
 
Toplantıya katılan Avukat Çağrı Şükrü Uluslu, epilepsi hastalarının bilmesi gereken önemli hukuki haklar hakkında bilgiler paylaştı. Uluslu, hastaların hukuksal olarak en fazla mağduriyet yaşadıkları alanların başında iş hayatının geldiğini söyleyerek, "İşverenlerin büyük bir çoğunluğu, epilepsi hastası çalışanın ne zaman nöbet geçireceğinin bilmediği için, engelli işçi alımlarında epilepsi hastalarını almaktan genellikle kaçınıyor. Bu durum, epilepsili bireyleri, işe girerken hastalığını işverenden saklamaya yöneltiyor. İşçi, iş görüşmesinde işverene epilepsi hastalığından bahsetmez ve bu durum sonrasında işveren tarafından öğrenilirse, işveren işçinin kendisini yanılttığı gerekçesi ile işçinin iş akdini haklı olarak feshedebilir. Oysa epilepsi hastaları, engellilik oranlarının yüzde 40 ve daha üzeri olduğunun rapor edilmesi koşuluyla engelli kişilerin hakları olan; "isteğe bağlı engelli kimlik kartı, bakım hizmeti, mesleki rehabilitasyon, engelli çalıştırma kotası, özel eğitim, engelli üniversite öğrencilerine destek, engellilerin yaşadıkları hanelerin uygun hale getirilmesi, mesleği olan engellilerin mesleklerine uygun kadroya atanması, kredi desteği, gelir vergisi indirimi, ÖTV ve KDV indirimi, emlak vergisinden muafiyet, engellilere ait yerlere park edenlere cezai yaptırım, mükellefe beyan kolaylığı, emeklilik hakkı ve engelli maaşı" haklarından yararlanabilir. Ülkemizde epilepsi hastaları özelinde emeklilik ve malullük aylığı gibi yasal bir düzenlenme bulunmuyor. Hastalar, iş görememe durumlarının yüzde 40 ve üzeri oranda olduğunun raporladığı durumlarda engelliler için tanımlanan haklardan yararlanabiliyor" dedi.
 
Bunun yanında sürücü ehliyeti için başvuran adaylardan talep edilen genel sağlık muayenelerinde bakılan hastalıklar arasında epilepsinin yer alması da son dönemde en çok tartışılan konulardan arasında. Sürücü Adayları Ve Sürücülerde Aranacak Sağlık Şartları İle Muayenelerine Dair Yönetmeliğin 9. maddesinde hangi epilepsi hastalarının sürücü belgesi sahibi olabileceği tanımlanıyor. Epilepsi hastalarına sadece birinci grup sürücü belgesi sınıfları verilebiliyor. Bu sürücüler ambulans, resmi veya ticari araç kullanamıyor.
 
Epilepsi her yaşta görülebilen bir hastalık
Toplumda "sara hastalığı" olarak da bilinen, beyinde kontrolsüz elektriksel yayılımlar sonucu oluşan epilepsi beynin kısa süreli fonksiyon bozukluğudur. Bunun sonucunda kontrolsüz nöbetler oluşur. Epilepsi hemen her yaşta görülebilen bir hastalıktır. Epilepsi nöbetlerinin çok çeşidi bulunmakla birlikte temelde iki tür nöbet görülür: Parsiyel nöbetler (beyinde bir bölgeye sınırlı başlayan nöbetler) ve Jeneralize nöbetler (beyinde yaygın olarak başlayan nöbetler)
 
Epilepsi nöbetleri, her hastada değişkenlik gösterebilir
Her ne kadar nöbetler tanımlanmış olsa da herkesin geçirdiği nöbet kendine özgü farklılıklar gösterebilir. Epilepsi nöbetleri kimi hastalarda bilinç kaybıyla ilerlediği gibi, kimi hastalarda daha farklı belirtilere neden olabilir. Bundan dolayı bazı hastalarda epilepsi tanısı koyabilmek oldukça güçtür. Nöbet anında yaşananlar beyindeki nöbet olan bölgeye ve nöbetin yayılım hızına göre değişebilir. Nöbetin ne tip bir nöbet olduğunun belirlenmesi tedavinin düzenlenebilmesi açısından oldukça önemlidir.
 
Her yaş grubunda farklı bir nedenle ortaya çıkıyor
Epilepsinin sebebi her yaş grubuna göre değişiklik gösteriyor. Doğum sırasındaki oksijensiz kalma, travma gibi nedenlerin yanı sıra konjenital anomaliler, genetik sebepler, ciddi kafa travmaları, inmeler, menenjit, ensefalit beyin enfeksiyonları, beyin tümörleri gibi çok çeşitli sebepler epilepsi nedenleri arasında yer alabiliyor. Ayrıca epilepsi kadın ve erkekleri eşit oranda etkileyen bir hastalık.
 
Doğru tanıyı koyabilmek için epilepsi hastaları ve hasta yakınlarından, detaylı bir öykü alınması gerekiyor. Gerekiyorsa hekim tarafından hastanın video kayıtları ve yazılı açıklamaları da istenebiliyor. Tanı için hastanın vereceği klinik bilgiler yanında en önemli tanı yöntemi elektroensefalografi – EEG'dir. Bunun yanı sıra tanı için manyetik rezonans (MR), nöroloji hekimlerinin gerek göreceği kan analizleri de yapılabiliyor.
 

 
Epilepsi hakkında doğru bilinen yanlışlar
Epilepsi hastalığı konusunda doğru olarak bilinen pek çok yanlış, hastalığın gidişatını olumsuz yönde etkiliyor.
 
Peki yolda yürürken, durakta otobüs beklerken veya seyahat gibi hiç beklemediğimiz bir anda epilepsi nöbeti geçiren biriyle karşılaşırsak ne yapmalıyız?
Öncelikle sakin olun. Hastanın yanından ayrılmayın, yardım çağırmak gerekiyorsa başkasını gönderin.
Hastanın hareketlerini durdurmaya ve/veya engellemeye çalışmayın!
Hastayı güvenli bir yere yatırın veya alın.
Yaralayabilecek ucu sivri veya sert eşyalardan (Sivri köşeler vb.) hastayı uzaklaştırarak veya bunları hastanın yanından uzaklaştırarak hastayı koruyun.
Sıkı giysileri varsa giysilerini gevşetin (kravat, kemer gibi), şayet takıyorsa gözlüğünü çıkarın.
Sabit ve rahat olacak bir şekilde onu bir tarafa doğru yatırıp, tükürüğünün dışarı akması sağlayın. Rahat nefes alması için mümkünse ağzını ve solunum yolunu açık tutun.
Asla ağzına bir şey sokmaya veya koymaya (örneğin, dişlerini sıkıyorsa açmaya veya su vermeye) çalışmayın.
Çene ile ilgili zorlayıcı hareketler zararlıdır.
Nöbet sırasında ilaç vermeye çalışmayın, kendi kendinize nöbetin geçmesine yönelik bir şey yapmayın. Soğan, kolonya vb. şeyler koklatmayın.
Epilepsi krizi olduğu bilinen bir kişi ise yapay solunum veya kalp masajı yapılmasına gerek yoktur.
Hastanın üzerinde epilepsi hastası olduğunu gösteren ve/veya öyle ise sizin neler yapmanız gerektiğini açıklayan bir kart, veya sağlık karnesi olup olmadığına bakın.
Nöbetinin bitmesini bekleyin.
Unutmayın ki, sıklıkla nöbet sonrasında kişi yorgun, ne yaptığını bilemez haldedir, dolayısıyla bu aşamada elinizden geldiğince sakin ve güven verici olun. Engellemeler olumsuz olabilir ama açık bir cama veya yola doğru gitme vb. hareketlere yumuşakça engel olun.
Nöbet hakkında verebileceğiniz bütün bilgilerin hem hastaya, hem de doktora yardımcı olacağını unutmayın.

 
Hastalar neler yapmalı?
Hastalar, hekim ve aileleri ile işbirliği içinde ilaçlarını düzenli olarak kullanmalı.
Nöbeti başlatan durumlar eğer belliyse, nöbeti tetikleyecek durumlardan bu tür hastalar uzak durmalı.
Bazı nöbet tipleri uykusuzlukla uyarılabildiğinden vardiyalı çalışmalar ve nöbet gerektiren durumlarda bu tür hastalarda düzenlemeler gerekir.Uzun süreli açlık, aşırı yorgunluk nöbetleri tetikleyebileceğinden hastalar bu tür durumlara karşı önlem almalı.
Bazı epilepsi türleri ışığa duyarlı olduğundan bu tür epilepsisi olan kişilerin uzun süre bilgisayar karşısında çalışmamalı ve televizyonu uzun süre ve yakından seyretmeli.
Bu tür hastalar güneşli havalarda şapka giymeli ya da koyu renkli güneş gözlüğü kullanmalı.

 
Hasta yakınları ne yapmalı?
Tanı koyabilmek adına, gerekiyorsa hekim tarafından hastanın video kayıtları ve istenebilir. Özellikle çocuk yaşlardaki nöbetlerde aile bireylerinin gözlemleri çok önemli. Epilepsili çocuk ne kadar erken topluluk içine girer ve çevresine uyum sağlarsa o kadar kendine güven kazanır. Anne-baba ve diğer ilgililer, onun diğerlerinden farklı olduğunu hatırlatıcı koruyuculuk, kollayıcılık içinde olmamalı. Bu çocuğu güvensiz ve tedirgin biri yapabilir. Çocuğun durumu okul yetkililerine bildirilmeli, herhangi bir nöbet geçirdiğinde ne yapmaları gerektiği kendilerine anlatılmalı. Durumu öğretmenlerinden veya okuldan gizlemek yerine eğitimli öğretmenlerin bu konuda önemli yardımı olacağı unutulmamalı.
 




90f29a7867714b989f38d0fa4aa0cb22

Siyah nokta nasıl temizlenir?

Doğal yollarla cildinizdeki siyah noktalardan arınabilirsiniz.



Doğal yollarla cildinizdeki siyah noktalardan arınabilirsiniz.
Cildiniz yağlı ise ya da düzenli olarak temizleyip bakım yapmıyorsanız, aynada siyah noktalarla karşılaşmanız kaçınılmaz. Ancak bu noktaları temizlemek hiç zor değil. Tamamen doğal yollarla fazla vakit harcamadan uygulyabileceğiniz birkaç tarif var.
 

Buhar banyosu
Temiz bir kabın içine sıcak temiz su koyun. Başınızı üzerine eğip üzerini bir örtü ile kapatın. Bir dakika bekledikten sonra birkaç saniye ara verin. Bu işlemi üç kez tamamladıktan sonra yüzünüzü kan dolaşımını hızlandırmak ve cildinizi canlandırmak için soğuk su ile yıkayın. Son olarak gül suyu ile silin. Siyah noktaları temizlemek için haftada bir buhar banyosu yapabilirsiniz.     
 

Limon ile peeling
Yüzünüzü yıkayın. Ardından bir pamuğa biraz limon suyu damlatıp yüzünüzü fazla bastırmadan silin. Limonun içerdiği asitler, yüzünüzde siyah nokta oluşumuna yol açan fazla yağı alır.  
 

Tuz kürü
1 tatlı kaşığı tuza iki damla portakal suyu ekleyip karıştırın. Siyah nokta bulunan bölgelere çok bastırmadan masaj yaparak sürün. Ilık suyla yıkayın.  
 

Kivi kürü
1 kiviyi püre haline getirip yüzünüze ve boynunuza sürün. Açılan gözeneklerinizdeki siyah noktaları gülsuyuyla silin.
 

Esmer şeker ve bal kürü
1 yemek kaşığı bala 1 yemek kaşığı esmer şeker koyun. Biraz karıştırıp erimesine izin vermeden yüzünüze masaj yaparak yedirin. Siyah noktaların olduğu bölgelere hafif bastırarak masaj yapabilirsiniz.  



67d4a19159044eefa1ba204b7aa82707