7 Kasım 2020 Cumartesi

Rahim içi kanseri neden olur?

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Jinekolojik Onkoloji Doktoru Prof. Dr. Polat Dursun, rahim kanseri konusunda kadınları uyardı.

"Endometrium kanseri endometrium olarak isimlendirilen rahim iç zarının kanseridir" diyen Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Jinekolojik Onkoloji Prof. Dr. Polat Dursun, "Rahim, alt kısımda vajinaya uzanan serviks (rahim ağzı) ve üst kısımda gövde olarak adlandırılan iki kısımdan oluşur. Gövdenin de iki kısmı vardır. İç kısmına endometrium denir. Hemen hemen tüm endometrium kanserleri endometriumun salgı yapan hücrelerinden oluşur ki bu kanser türüne endometrium adenokarsinomu denir. Diğer kanser türleri daha nadir görülür" dedi.

Rahim kanserinin kadınlardaki tüm kanserler arasında dördüncü sırada olup, aynı zamanda en sık görülen kadın üreme sistemi kanseri olduğunu belirten Dr.Polat Dursun, "Rahim kanseri genellikle menopoz sonrası yıllarda ortaya çıkmaktadır. Genellikle 60 yaş civarında görülür. Endometrium kanserine neyin sebep olduğunu tam olarak bilemiyoruz, ancak bu hastalıkla ilişkili bazı risk faktörleri vardır.

Birçok endometrium kanseri hormon bağımlıdır. Bir kadındaki hormon düzensizliği endometrium kanserine sebep olabilir. Endometrium kanserinde bilinen risk faktörleri erken yaşta başlayan adet, gecikmiş menopoz, infertilite (kısırlık) ve obezite (şişmanlık) gibi kadında östrojen miktarını artıran durumlardır" diye konuştu.

Prof. Dr. Polat Dursun, rahim içi kanseri risk faktörlerini ise şöyle sıraladı:

"Toplam adet sayısı:'' Erken başlayan ve geç yaşa kadar devam eden adet görmek.

İnfertilite ve doğum yapmamış olmak: Gebelikte endometriumu koruyan progesteron hormonu artar.

Obezite: Obezite östrojen miktarını artırarak endometrium kanseri riskini artırır.

Tamoksifen: Tamoksifen meme kanseri tedavisinde kulanılan bir ilaçtır ve endometrium kanseri riskini artırır.

Östrojen tedavisi: Menopozdaki kadınlarda menopozal yakınmaların tedavisi için kullanılır (kemik erimeleri, sıcak basmaları). Östrojenin rahim içindeki kanser yapıcı bu etkisini azaltmak için progesteron kullanılır. Östrojen replasman tedavisine doktorunuzla tartışılarak karar verilmelidir. Yıllık kontroller önemsenmelidir. Anormal kanama gibi durumlarda doktora başvurulmalıdır.

Hormon üreten yumurtalık tümörleri: Östrojen miktarını artırarak etki edebilir.

Hayvani yağlardan zengin diyet: Bu durum birçok kanser riskini ve endometrium kanseri riskini de artırmaktadır. Aşırı enerji vermeleri obeziteye sebep olur, ayrıca östrojen düzeylerini artırmak gibi bir etkisi de vardır.

Şeker hastalığı ve hipertansiyon.

Aile öyküsü: Küçük bir grup endometrium kanseri vakaları ailevi kalıtsallık (genetik geçiş) gösterir. Aile üyelerinde bağırsak ve endometrium kanseri hikayesi olan kadınların genetik yatkınlık açısından genetik danışmanlığa ihtiyacı vardır. Genetik incelemeler riski gösterebilir. Bu kadınlarda endometrium örneklemesi ile tarama yapılmalıdır.

Meme ve over kanseri: Meme ve over kanseri olan kadınlar endometrium kanseri açısından yüksek risklidir. Daha önce pelvik ışın tedavisi almış olmak. Rutin pelvik muayene ile tanı konulması zordur ve faydalı bir tarama testi yoktur. Birçok kadın belirtileri olunca tanı alır. Kişilerin kendilerini takip etmesi ve anormal durumlarda doktorlarına başvurması gerekmektedir. Bu şekilde erken evrede tespit edilebilir.

Bazı durumlarda kanser herhangi bir belirtiye sebep olmadan ilerleyebilir. Rutin pelvik muayenede smear alınması serviks kanseri için bir tarama yöntemidir, ancak endometrium kanserinin taranmasında çoğu zaman faydalı değildir. Menopoz döneminde tüm kadınlar endometrium kanseri konusunda bilgilendirilmelidir ve anormal kanama gibi durumlarda doktorlarına başvurmalıdırlar. Endometrium

kanserinin en önemli bulgusu menopoz sonrası olan kanamalardır. Menopoz öncesi kadınlarda ise düzensiz kanamalar, ara kanamaları ve kanama miktarının artması bu kanserin bulgusu olabilir. Tamoksifen kullanan meme kanserli hastalarda endometrium kanseri riski 4 kat artmaktadır. Bu nedenle meme kanserli kadınların jinekolojik muayenelerini ihmal etmemeleri gerekmektedir."

Rahim kanseri tedavisi hakkında da bilgi veren Prof. Dr.Polat Dursun, "Tedavi kesinlikle kanserle ilgilenen jinekologlar (jinekolog onkolog) tarafından planlanıp yapılmalıdır. Endometrium kanseri tanısı konulduktan sonra başlıca dört tedavi seçeneği vardır. Cerrahi, radyoterapi, hormonal tedavi ve kemoterapi. Cerrahi tedavi endometrium kanserinde ana ve ilk tedavi yöntemidir. Ancak bazen bu tedavi yöntemlerinin kombinasyonu kullanılabilir. Tedavi seçimi kanserin evresine göre değişir. Rahim kanseri ameliyatının bu konuda tecrübeli doktorlar tarafından yapılması hasta için çok önemlidir.

Rahim Kanserinde Kapalı (laparoskopik) ameliyat mümkün

Rahim kanserinde ameliyat hastanın karnını açmadan laparoskopik ve robotik yöntemle de yapılabilir. Bu şekilde yapılan ameliyatlarda hastaların ağrısı daha az olur, hastanede kalış süreleri kısalır ve daha kısa süre içinde normal hayatına ve işine dönebilir. Rahim kanserine yakalanan hastaların ameliyat olmadan önce doktorlarının bu konudaki tecrübelerini araştırmaları ve doktorlarına bu konudaki tecrübelerini sormaları kendileri için iyi olacaktır" dedi.

Rahim kanserinde Doğurganlığı koruyucu tedavi yapılabilir

Endometrium kanseri hasta eğer doğurganlık döneminde ve çocuk doğurmak istiyorsa doğurganlığı koruyucu tedavi uygulanması gerektiğini belirten Dr.Polat Dursun, "Ancak bu tedavi seçeneği belli şartlarda uygulanmalı ve riskleri kesin olarak bilinmelidir. Bu tedaviye karar verecek olan tüm riskleri anladıktan sonra hastanın kendisidir. Eğer bu tedavi seçilmiş ise tedavi bir an önce başlanmalı ki burada tedavi tam kürtaj dediğimiz rahim iç zarının alınması gereken kesiminin tümüyle alınması ve yüksek doz hormonal tedavidir.

Tedavi sonrası bu hastaların takibi özellik istediğinden bunlar yakından izlenmelidir. Tedavi sonrası gebelik süreci olabildiğince erken başlatılmalı ve gebelik sonrası endometrium kanserinin tedavisi kesin olarak yapılmalı; yukarıda bahsedilen rahim çıkartılması ve ek cerrahi tamamlanmalıdır" diye konuştu.

fb35f823b34d4199a980eb5ddbce4142

Corona virüste sıcaklığın etkisi var mı? Profesör açıkladı...

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, "İkinci artış dönemini yaşayan İran'a bakıyoruz, havalar oldukça sıcak. Demek ki, sıcaklığın bir etkisi yok. Hiç sıcaklığa aldanmamak lazım, tedbirlerin ucunu elimizden kaçırırsak bizde de mutlaka artışlar yaşanır" dedi.

ABONE OL


Prof. Dr. Ceyhan: "Sıcaklığın pandemi üzerinde olumlu etkisi olacağı ve pandeminin haziran başı biteceğini birçok arkadaşımız söyledi. Orada dikkatten kaçan iki önemli nokta vardı. Pandemi mevsimsel hastalıktan farklıdır."


"Pandeminin bir kuralı vardır, pandeminin mevsimi olmaz. Amerika'dan yapılan bir modellemeyi çalışma gibi zannetti arkadaşlar. O tamamen bir modellemeydi ve yanlış bir kuram üzerine kurulmuştu."


"25 dereceden sonra her bir derece sıcaklık artışında virüsün bulaşı yüzde 3 azalır' gibi. Doğru olmadığını gördük. Şu anda dünya nüfusuna göre en çok vaka artışı olan ülkelere bakalım."


"Birinci sırada Katar, ikinci sırada Bahreyn, arkadan Suudi Arabistan geliyor. Bunların sıcaklık ortalamaları şu an 40'ın üzerinde. İkinci artış dönemini yaşayan İran'a bakıyoruz, havalar oldukça sıcak. Demek ki sıcaklığın bir etkisi yok" diye konuştu."


Vakaları azaltan tedbirlerdi

Prof. Dr. Ceyhan, insanları yanıltan alınan tedbirler ile vaka sayısının azalması olduğunu vurgulayarak, "Orada vakaları azaltan sıcaklık değil, alınan tedbirlerdi. Nitekim hava sıcak olmasına rağmen tedbirleri bırakan ülkelerde mutlaka ikinci artışlar yaşanıyor."

"Bizde de hiç sıcaklığa aldanmamak lazım, tedbirlerin ucunu elimizden kaçırırsak bizde de mutlaka artışlar yaşanır. Kaldı ki artış olmasa bile 3 haftadır günlük vaka sayısı 900'den aşağıya inmiyor."


"Sürekli diken üstündeyiz. Bir türlü rahatlayıp, 'tamam artık bu işten kurtuluyoruz' diyemiyoruz. Bu, düz giden çizgi bize sürekli her an artış olabilir tehlikesini yaşatıyor. Mevsimi mutlaka bir kenara bırakmak lazım. Tek yolu var alınan tedbirler ve tedbirlere uymak" diye konuştu."


Düğün salonlarında maske ve sosyal mesafe uyarısı

Prof. Dr. Ceyhan, önümüzdeki dönemde düğün salonlarının açılacak olması ve Kurban Bayramı'nı da değindi. Prof. Dr. Ceyhan, 1 Temmuz'da itibaren açılacak düğün salonlarında iki temel kural olan maske ve sosyal mesafeye mutlaka uyulması gerektiğini, iki kurala uyulduğunda bulaşın minimuma düşeceğini belirtti.

Prof. Dr. Ceyhan, "Ama bunların ikisini birden yapmadığınız zaman sadece mesafeye uyarak, sadece maske kullanarak korunmanız son derece eksik kalıyor. Son yeni çalışma şöyle bir sonuç gösteriyor; sadece maske takarsanız, mesafeye dikkat etmezseniz yüzde 86 korunuyorsunuz."


"Maske takmadan mesafe kuralına uyarsanız yüzde 82 korunuyorsunuz. Her ikisini birden yaparsanız yüzde 97 korunuyorsunuz. Bu bütün aktiviteler için geçerli. Bu dönemde, şu ortamda düğünler de nişanlar da bu şekilde olmak zorunda."


"Restoranlar açıldı, barlar açılmadı. Burada en büyük risk insanların kalkıp dans etmesi, eğlence sırasında sosyal mesafe kurallarına uymaması. Düğünlerin ve nişanların en sona bırakılması o nedenle. Siz eğer bunlara uyar çok birbirinize yaklaşmazsanız, dans etmezseniz, halay çekmezseniz risk çok yüksek değil. Eğer olabiliyor ise açık alanları tercih etmek lazım" dedi.


Kurban etinden corona virüs bulaşmaz

Prof. Dr. Ceyhan, Kurban Bayramı'nda kesilecek hayvanların etinden corona virüs bulaşmadığını belirterek, "İnsanlardan hayvanlara corona virüs bulaşı çok konuşuldu, çok fazla yayın da var. Hayvandan insana bulaş vizonlardan insanlara şeklinde Hollanda'da görüldü. Ama insanlardan hayvanlara bulaş özellikle evcil kediler, kaplanda, aslanda gösterildi, daha büyükbaş hayvanlarda gösterildi."

"Koyunlarda bulaş, kümes hayvanlarına bulaş gösterilmedi. Ancak kurbanı kesen virüs taşıyor ve öksürdü, hapşırdı onun üzerine. Siz de elinizi kısa süre içinde o bölgeye değdirdiniz, ağzınıza, burnunuza götürdünüz bulaşabilir. Ama onun dışında o hayvanı keserek, yiyerek koronavirüs bulaşmaz."


"Kurban kesme aktivitesinin özel bir risk artırıcı durumu yok. Kalabalıklar bir araya gelmemeli. Kurban kesilirken de öyle bayram esnasında da öyle. Orada da korktuğumuz bayramlaşmalar" diye konuştu.


218e9155601d42eb8c3fa4ec8bed3767

Ege otları çeşitleri

Birçok ilde ot sadece maydanoz ve dereotundan ibaretken Ege, sofralarını süsleyen binlerce ot türüyle öne çıkıyor. Bunlar sadece bazıları. Peki siz başka neler biliyorsunuz?

Arapsaçı otuIsırgangiller familyasına ait bir bitkidir. Isırgangiller cinsinin monotipik türü olan arapsaçı bitkisi ufak ve parlak bir bitkidir. Yeşil yapraklı bir süs bitkisi olan arapsaçı otu insan sağlığına bir çok yararı bulunan bitkiler arasında yer almaktadır. Daha çok Kuzey Akdeniz bölgesinde ve İtalya'da yetiştirilmektedir. Sağlık üzerindeki olumlu etkisi kanıtlandıktan sonra dünyanın her yerinde yetiştirilmeye başlayan arapsaçı otu rezene bitkisi olarak da anılmaktadır. Evlerde de yetiştirilebilen arapsaçı otunun özellikle yatıştırıcı etkisi bulunmaktadır. Yan etki içermez ve tamamen doğal, organik yetişmektedir. Kolayca yetiştirilebilen bu bitki salatalarda kullanılabilmekte veya haşlanarak çayı yapılabilmektedir. 


Düdüklü ıspanakIspanağın biraz daha saplı halidir. Ve ıspanağın yapıldığı her yemekte kullanılır. Böreği, pirinçli yemeği ve salatası lezzetli olur. Diğer otlarla karıştırılabilir.


Ebegümeci Sağlık açısından kullanılan şifalı bitkilerden biridir. Oldukça yaygın olarak kullanılan bu mükemmel bitki eski zamanlardan günümüze kadar birçok insanda etkiler göstermiştir. Tabi ki bu etkiler direk olarak kişinin sağlığı üzerindedir. Ebegümeci otu daha çok meralarda yetişen bir bitkidir. bu nedenle bu ota her mevsimde rastlamak çok zordur. Ülkemizde de yetişen bu bitkinin bulunması bu nedenle çok zor değildir. Yani ebegümeci otundan faydalanmak isteyen birçok insan çok kolay bir şekilde bu ota ulaşabilir. Bu ot ilk kullanıldığı zamanlarda insanlarda sağlık açısından kullanılmıştır. Eski zamanların en büyük tıbbi ilacı olan bu ot, günümüzde de bitkisel tedavilerde çok yaygın bir şekilde kullanılır. 


Isırgan otuIsırgangiller familyasından olan bu bitkiye dalan, dalayan dikeni, deli ısırgan, dalaygan da denir. Dokununca içindeki asitler ve histamikler açığa çıktığı için kaşıntı yapar. Sade, yumurtalı, pirinçli ve kıymalı yemekleri vardır. Börek ve pide içi olarak da hazırlanır


Kapçık Gelincikgiller familyasından olan kapçık, gelincik, alava, börekotu, çaplançanak, düğmeli ot, gagaç, gelincik mancarı, gelineli, vıccı vıccı, zemberlik gibi isimlerle de anılır. İsmindeki farklılık yemeklerine de yansımıştır. Çiğden salatası yapıldığı gibi soğanla kavrulup yumurtalı da yenir. Pirinçli ya da kıymalı yemeği yapılır. Pidesi ve böreği, yapraklarından sarması yapılır. Köftesinin tadı bambaşkadır.


KişginDiğer adı kişkin olan karışık ottur. Ege pazarlarında bulunur. Kıymalı böreği ve pirinçli yemeği çok lezzetli olur.


Sarı ot

Maydanozgiller familyasından olan sarı ot, kalem otu, gazyağı, kaymacık, kaymakotu, kaymaklık olarak da bilinir. Muğla, Datça ve Milas da haşlandıktan sonra bol sütle ve acı biberle kavrularak yenir.


Tilkişen otu

Bahar aylarında çıkan tilkişen, kısaca kuşkonmaz bitkisinin yabanisi Ege bölgesinde bilinir ve sıklıkla tüketilen bir bitkidir. Koyu yeşil renkte olanları olduğu gibi açık yeşil de bulunmaktadır. Genellikle yeşil renkli dikenli çalıların olduğu yerlerden toplanır. Tıp dünyasında ilaçlarda dahi kullanılan bir bitki olmakla beraber insan vücuduna faydası büyüktür.


ŞevketibostanEge bölgesinde sıklıkla tüketilen yabani bitkilerde olan Şevketibostan Girit Mutfağı'nda ve Girit'ten Batı Anadolu'ya göç eden Girit Türkleri tarafından kemikli kuzu etiyle pişirilerek şevketibostan yemeği ya da haşlama salata şevketibostan salatası olarak tüketilir. Girit'in dağ köylerinde bundan farklı olarak hâlâ arapsaçıyla veya enginarla birlikte de pişirilmektedir.


Cibes otuEge bölgesinde bolca yetişen otlardan biridir. Mart ayından itibaren semt pazarlarında, manavlarda rahatlıkla bulabilirsiniz. Bazı kişiler bunu lahana patlağı, azman gibi isimlerle bilir. Turpgiller familyasından olan cibes otu, lahana ve karnabaharın kesilerek toplanmasından sonra toprağın içinde kalan köklerde büyür. Dışarıdan bakıldığında marula benzetebilirsiniz. Egede yaşayanlar mevsiminde bunu sofralarından eksik etmez. Hem ekşili salatası, hem de zeytinyağlı yemeğini yaparlar. İştah açıcı, hafif baharatlı ve tatlımsı bir lezzeti vardır.


Turp Otu Genellikle insanların salata içerisinde lezzet katması amacı ile kullandığı bu ot, beklenen lezzeti vererek sofraları daha lezzetli hale getirmektedir. Aslında birçok insan bu otun lezzetinden faydalanmak amacı ile kullansalar bile, aynı zamanda bu ot çok büyük faydalar da sağlamaktadır. Turp ile birlikte büyüyen bu otu ister turp ile birlikte ister ayrıca bulmak mümkündür. Fakat otun taze olarak satılması için genellikle turp ile birlikte almanız çok daha iyi olur. Çünkü turp otu turptan ayrılmadığında bir süre daha canlı kalabilir. Bu otun düşünüldüğü gibi şekerli bir tadı yoktur. Daha çok acımsı bir tadı olan turp otunu annelerimiz yemeklerin içerisinde çok yaygın bir şekilde kullanır. Özellikle turp seven insanlar aldıkları turpun otunu da kullanarak hem maddi olarak hem de sağlık açısından çok daha karlı olurlar. Beyaz çiçeklere sahip olan turp otu, beyaz ve mor renklerde olmak üzere çiçekler açar. Son derece etki yaprakları olan bu otu sizlerde salatalarda limonla birlikte kullanarak gönül rahatlığı ile tüketebilirsiniz. Bu ot çok eski zamanlardan beri kullanılmış ve bu güne kadar alerji vb. sorunları olmayan kişilerde herhangi bir probleme neden olmamıştır. Turp otu içerisindeki C vitamini ise daha çok çocukların ihtiyacı olan vitaminlerden biridir. 


Hardal otu İnsanlarda doğru kullanımlar da birçok farklı faydası olan bir bitkidir. Çok eski zamanlarda bile çok yaygın bir şekilde kullanılmış olan hardal otu, günümüzde de çok ciddi bir şekilde kullanılmaktadır. Bu ot, fiziki olarak 1-1,5 metre uzunluklarında olabilir. Genellikle yıllık olarak yetiştiği için bir kez yetiştirilen hardal otundan yalnızca bir kez faydalanılır. Hardal otu, günümüzde sadece alternatif tıpta değil bilimsel tıpta da birçok ilaç içerisinde kullanılır. Bu ot direk olarak tüketilemez. Özellikle acı olması, hardal otunun işlemden geçirilmeden tüketilmesini önlemektedir. Hardal otu, genel olarak tüysüz ve oldukça ince dallara sahip olan bir ot türüdür. birçok zaman kendiliğinden yetişen bu ot, kimi zaman sarı renkte görülürken kimi zaman beyaz bir renkte de görülebilir. Üzerinde bulunan çiçekler sayesinde diğer otlardan hardal otunu çok rahat bir şekilde ayırt edebilirsiniz. Hardal otunun dört köşesi bulunur. Bu köşeler oldukça kısa ve sivri uçludur. Tabi ki yumuşak olması nedeniyle herhangi bir dikken etkisi göstermez ve kişilere zarar vermez.


Gelincik otu

Yazın kırlarda yetişen ve genellikle kırmızı renkli çiçekler açan gelincikgiller ailesine ait bir yıllık otsu bir bitkidir. Gelincik otu bitkisinin boyu 80-90 cm civarında olmaktadır. Gelincik otu çiçekleri hem bitkisel boya yapımında hem de ilaç yapımında kullanılmaktadır. Bu gelincik otu kurutulduktan sonra kurabiye, börek, ekmek gibi diğer hamur işlerine lezzet katmak için kullanılabilir. Çoğu Avrupa ülkesinde fırıncılık sektöründe kullanılan bir bitki çeşididir.


İstifno

Halk arasında istifno, bambul, bambıl, köpek üzümü ya da it üzümü olarak da bilinen kabak, biber ya da börülceyle pişirilince efsane bir lezzete dönüşen bitkidir.


Kazayağı Ispanakgiller familyasından; kokulu, otsu bir bitkidir. Yaprakları kazayağına benzediğinden bu ismi almıştır. Ana vatanı orta ve kuzey Amerika'nın güneyidir. Zamanla bu bölgeden papazlar tarafından Avrupa?ya getirilmiştir. Bağırsaklardaki solucan ve tenyaların atımında etkili olduğundan solucanotu, tenyaotu adları ile de bilinmektedir. Ülkemizin birçok yerinde boş tarlalarda yabani olarak yetiştiği görülmektedir. Kültürel üretimi yapılmamaktadır.


Körmen otuZambakgiller familyasındandır. türkiye'nin pek çok yerinde yetişir. Birçok yöresel adı vardır. Kıştan yaza kadar toplanır. Sarımsak yerine kullanılan bitkilerdendir.


Kuşotu

Anayurdu Ön Asya ve Avrupadır. Kuş otu Türkiye de bahçelerde yol kenarlarında duvar diplerinde görülmektedir. Kuş otunun boyu 5- 25 santime kadar ulaşabilir. Kuş otu otsu ve bir yıllık bir bitkidir. Kuş otunun gövdesi kahverengi renkte olup bir tarafı tüyler ile kaplıdır. Kırılgan yapılı ve çok dallı bitkidir. Kuş otunun yaprakları sulu ve etli, oval şeklinde görülür. Yaprakları gövde üzerinde karşılıklı olarak dizilir. Kuş otu ilkbahar aylarında ufak kırmızı, beyaz renkte yıldız şeklinde çiçek açmaya başlar ve kış ayları başına kadar devam eder. Kuş otu her türlü toprakta ve nemli ortamlarda yetişir. Kuş otu yeşilken toplanır ve gölgede kurutulur. Kuş otu döktüğü tohumlar sayesinde çoğalır. Kuş otunun toprak üzerinde kalan yeri tüketilir. Bu kısımlarında fosfor, potasyum, organik asitler ve C vitamini bulunmaktadır. Kuş otunun kokusu yoktur. Kuş otu pazarlarda satılır, çiğ olarak tüketilebilir ve gayet lezzetli bir tadı vardır. Kuş otu salatalarda, böreklerin içine koymada ve sebze yemeği olarak pişirilir.


Radika otu

Diğer bilindik adı ile karahindiba otu, farklı şekiller de kullanılan faydalı bir ottur. Bu otun özellikle kök kısmı kullanılmaktadır. Ancak ülkemizde yaygın olarak bitkinin çayı tüketilmektedir. Radika otunun bitkisel çay olarak hazırlanıp tüketilmesi sağlık açısından da çok faydalıdır. Bu otun faydaları bir o kadar fazladır ve zararı genel olarak bilinmemektedir. Lakin kronik ilaç alan kişilerin bitkisel ot kullanmadan önce doktorlarına danışmaları daha sağlıklı olacaktır. Radika otunun bilindik en büyük faydası sindirim sistemine çok iyi gelmesi ve iştah açıcı özelliğinin olmasıdır.


4f4e9b8a441f4f78ad058651c72cede7

Fırınlanmış porcini mantarı ve bademli salsa

Fırınlanmış porcini mantarı ve bademli salsa tarifi...



Fırınlanmış porcini mantarı ve bademli salsa tarifi...
Malzemeler:
4 adet büyük porcini mantarı (400 gr.)
Fesleğen yaprağı
Sızma zeytinyağı
Salsa için 100 gr. badem
100 gr. sızma zeytinyağı
10 gr. fesleğen yaprağı
1 adet limon
Tuz
Yapılışı:
2 adet fesleğen yaprağını elinizle küçük parçalara ayırıp yarım çorba kaşığı zeytinyağı ile karıştırın. Porcini mantarının şapka kısımlarını ayırıp hazırladığınız fesleğen aromalı zeytinyağına bulayın. Önceden ısıtılmış 210 derece fırında 8 dk. pişirin. Salsa için badem, zeytinyağı, 1 adet limon suyu ve bir tutam tuzu blender'de çekip ayrı bir kaba alın. Mantarları fırından çıkartıp hazırladığınız salsa ile servis yapın. (İsteğe göre file badem ve fesleğen yaprakları ile süsleyebilirsiniz.)



8e1ea52d3179425bbc628e41134e2745

5 Kasım 2020 Perşembe

Klima tutulmasına ne iyi gelir? - Klima tutulmasının belirtileri

Yaz sıcaklarında serinleten etkisi sebebiyle pek çok kişi tarafından tercih edilen klimalar, bilinçsizce kullanıldığında kronikleşen rahatsızlıklara yola açabiliyor. Boyun, sırt, omuz ağırlıklı kas-iskelet problemleri ve yüz felci de bu hastalıklar arasında sayılabilir. Peki, klima tutulmasından korunmak için neler yapmak gerekiyor? Klima tutulması belirtileri nelerdir? Klima kullanımında dikkat edilmesi gerekenler nelerdir? Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Emre Lakşe açıkladı

ABONE OL


Bilinçsiz klima kullanımının çeşitli sağlık sorunlarına sebep olabildiğini belirten Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Emre Lakşe, "Bilinçsiz klima kullanımına bağlı olarak boyun, sırt, omuz ağırlıklı kas iskelet problemleri öncelikli olarak ortaya çıkıyor.


Klima kullanımında dikkat edilmesi gereken en önemli faktör, soğuk havanın sürekli aynı yönden ve direkt üzerimize gelmemesidir.


Klimaların hava üfleyen kanalları yüzümüze doğrudan gelirse yüz felci riski ortaya çıkar. Klima derecesi, dışarıdaki sıcaklıktan en fazla 10 derece az olmalıdır.


Aksi takdirde aradaki sıcaklık farkından dolayı ani buharlaşma ile bel ve boyun kaslarında tutulma ve ağrı oluşur.


Sıcak hava ile birlikte vücut terleyerek kasları gevşetir, klimanın etkisi ile terli bölgelerin aniden soğuk hava ile temas etmesiyle kas spazmları gelişir" diye konuştu.


Uzm.Dr. Emre Lakşe, ev ve iş yerleri ile araçlarda dikkat edilmesi gereken noktalar ve tedavi yolları hakkında ise şunları söyledi:


"Klima kullanırken hava akımı odada tavana ve duvara, otomobilde ise cama veya kapılara yönlendirilmeli.


Eğer kas tutulması olursa tedavide öncelikle kas gevşeticiler kullanılmalı, yeterli olmazsa hekim kontrolünde fizik tedavi ve enjeksiyon yöntemlerine başvurulmalı.


Yaz aylarında klimaya bağlı kas tutulmalarının sık tekrarlanması sonucunda ortaya çıkan rahatsızlık kronikleşebilir. Bu durumlarda daha uzun süreli tedavi programları gerekebilir."


c71b477b7ca848d195dc3bd4a3f31d9a

Islak saç ile neden uyumamalısınız? İşte 8 neden

Siz de duş aldıktan sonra ıslak saç ile yatağa gitmeyi sevenlerden misiniz? O zaman size kötü bir haberimiz var: Islak saç ile uyumak bir dizi problemi beraberinde getirebiliyor! Islak saç ile uyumanın bu zararlarını duyduktan sonra başınızı yastığa koymadan önce saçınızı kurutmak için ekstra bir zaman ayırmayı düşünebilirsiniz. İşte asla ıslak saç ile uyumamanız için 8 geçerli neden... PEMBENAR ÖZEL

ABONE OL


2-Saçlarda düğümlere yol açar

Islak saç, kırılgandır ve saçınızı kurutmadan uyuduğunuzda uyku sırasında dolanabilir. Yani sabah uyandığınızda daha asi saçlarla karşılaşabilir ve stres yaşayabilirsiniz. Bizden söylemesi!

3-Baş ağrısı yaratır

Islak bir kafa ile yatağa gittiğinizde baş ağrısı ile uyanma riskiniz çok yüksek. Bazı saç bakım uzmanları, ıslak saçlarla uyumanın vücudunuzun sıcaklığını düşürdüğünü ve vücudunuzun ısınmaya çalıştıkça da bunun baş ağrısına neden olduğunu söylüyor.

4-Saçları kabartır

Islak saçlarla yatmak ciddi sağlık sorunlarına yol açmaz ancak saçınızın görünümünü etkiler. Nemli saçlar, yastık kılıfına karşı daha güçlü bir sürtünme yaratarak saçınızı kabarık hale getirir. Yatmadan önce saçınızı kurutmak için ekstra zaman ayırmak, kabarmayı önleyen ürünlere harcayacağınız paradan da tasarruf etmenizi sağlar.

5-İnce saçları daha da hacimsiz yapar

İnce saçlar hassastır ve hacimden yoksundur. Islak saçlar ile uyumak özellikle bu saç tipine büyük zarar verir. Eğer düzenli olarak nemli saçlarla uyumayı tercih ediyorsanız saçlarınız daha hacimsiz görünecektir.

6-Saç uçları kırılıp çatallaşır

Saçlarınızdaki kırıkları aldırmak için hangi sıklıkla kuaföre gidiyorsunuz? Eğer çok kısa aralarla bunun için kuaföre uğruyorsanız bunun bir sebebi de ıslak saçlar ile uyuma olabilir. Islak saçlar kırılmaya karşı hassas olduğundan uyku esnasında sağa sola döndüğünüzde yıpranarak çatallaşmış saç uçlarına yol açar.

7-Ciltte tahrişe neden olur

Islak saçlarla uyumak sadece kafa derinizi değil, cildinizi de etkiler. Yüzünüze ya da boynunuza değen ıslak saçlar cillte tahrişe yol açabilir. Islak saç ve yatak odanızdaki ısı da cildi tahriş eden bakterilerin üremesi için uygun bir ortam yaratır.

8-Kaslarda sertliğe yol açar

Enseye değen ıslak saçlar baş ağrısına neden olduğu gibi boyun hatta sırtta da acı veren tutulmalara yol açar. Sabahları ağrıyla uyanmak istemiyorsanız saçlarınızı kurutmanız şart!

02d1e20951ea427f80f0c1aa676d381e